25 Ocak 2013 Cuma

FRANKFURT'TAN GÖZLEM: Bir Yürüyen Merdiven İçin Bu Kadar Yazı Yazılır mı?


Alışveriş merkezlerinin şehir planlamasındaki yerinin tartışılmasına çoğumuz alışkınız. Rant sağlama amaçlı otel ve alışveriş yapımı argümanının yanında, insanlara sosyalleşebilecekleri bir mekan olarak sunulmaları da işin sosyal boyutu. Çoğu sosyal bilimci, parklara; yani insanların asıl buluşma noktalarına zarar verilip yerine bu tarz suni ve pasif bir tüketim isteği aşılayan merkezler inşa edilmesini eleştirir.

Bu yazımı, geçen sene Mart ayında Erasmus Anlaşması ile gittiğim ve yaklaşık altı ay yaşama fırsatı bulduğum Frankfurt'ta gözlemlediğim tüketim kültürünü ve Türkiye ile arasındaki farkları yazmaya ayırmıştım. Fakat bu farkları çok fazla uzatmayarak, sizin aşağıda gördüğünüz, benim ilk zamanlarımda çektiğim bir fotoğrafa odaklanmaya karar verdim.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, Almanya'da alışveriş merkezleri hafta içi 20:00'den sonra, pazar günleri ve çeşitli kutlamalarda kapalıdır.  Dolayısıyla da insanlar boş günlerinin tamamını AVM'lerde geçirmiyorlar. Gördüğüm kadarıyla (Almanya için ve hatta Avrupa'nın geneli için de konuşulabilir ama en fazla deneyimim Frankfurt'ta olduğundan..) Frankfurt'ta, bizde olduğu gibi her türlü aktiviteyi bir binanın içerisine toplayıp, insanların bütün gününü o binada geçirebilmesi amacıyla inşa edilen bir alışveriş merkezi yok. Alt katlarını mağazaların, üst katını ise yemek yenebilecek mekanların oluşturduğu doğru fakat, benim deneyimlediğim kadarıyla; sinema ve bowling gibi aktiviteler çoğunlukla alışveriş merkezlerinden ayrı olarak kendi binalarındalar. Bunun yanında; bu günlerde sahip olduğumuz tarihi sinemaların da yıkılmaya başlanmasıyla birlikte, Türkiye'deki AVM'lerde, özellikle büyük şehirlerde, bütünleyici bir anlayış benimseniyor.

Bu durumun eleştirisini ayrıca yazacağım fakat, asıl odaklanmak istediğim konu, az önce de belirttiğim gibi, yanda gördüğünüz fotoğraf. Bu fotoğraf, Frankfurt'un ünlü alışveriş caddesi Zeil'da bulunan, My Zeil isimli alışveriş merkezinden. Fark edebildiniz mi bilemiyorum ama, resimde gördüğünüz yürüyen merdiven, giriş katından itibaren 7. kata kadar doğrudan çıkılabilmesine imkan veriyor.

Bu merdiven, -My Zeil'ın adlandırmasıyla "Stairway to Heaven" yani "Cennete giden merdiven"- Avrupa'nın en uzun yürüyen merdiveni. Dizayn için yapılmış olması çok yüksek bir ihtimal, fakat benim dikkatimi çeken, bu dizayna izin verilmiş olması. Çünkü Türkiye'deki alışveriş merkezlerinden bildiğimiz gibi, yürüyen merdivenler tek katı çıkmanıza izin verir ve diğer katı çıkana ulaşabilmek için de tüketiciye bütün binayı boydan boya dolandırır. İnsanlar genel olarak bunu, alışverişi imkanlı kılmak amacıyla yapılan mimari bir hile olarak yorumlar-ki bu yorum hiç de yanlış değildir.

AVM'lerdeki yürüyen merdivenlerin; -alışveriş merkezini tek bir mağazaya ve içindeki mağazaları ürünlere benzetirsek- satış noktalarında pazarlama tekniklerine çok benzer bir mantıkla, mağazaları teşhir amaçlı konumlandırıldığını söylemek yanlış olmasa gerek.

Alışveriş merkezlerinde merdivenler artık saklı olarak kaldığından, yürüyen merdivenler, tüketicilerin ortamdaki hareketini yönlendiren araçlardır. Jameson'ın "Postmodernizm" inde de bahsettiği gibi, yürüyen merdivenler ve asansörler, merkez içerisinde yalnızca hareketi sağlayan araçlar değil, aynı zamanda alışveriş merkezlerini sembolik olarak daha geniş anlamda sosyal sistemlere bağlamakta ve post-modern ortamdaki hareketi yönlendirmekte. Genelde yürüyen merdivenler, yalnızca mimari bir yapı olmaktan daha fazla anlamlar içerir, ve gördüğüm kadarıyla bu yapıtlar, ülkemizde tüketiciyi yönlendirmek için kullanılabiliyor. Fakat My Zeil örneğinde böyle bir kaygı söz konusu değil gibi görünüyor. Merdiven, yalnızca yemek yemek için merkeze gelen insanları, direk olarak, bizdeki gibi dolandırmadan amaçlarına ulaştırıyor. Frankfurt'taki çoğu alışveriş merkezinde merdivenler, tek kat çıksa bile müşteriyi dolandırmıyor.

Tüketicilerin, alışveriş merkezini gezmeden yemek bölümüne ulaşma amaçları olup olmadığı tartışılır. Belki de çoğumuz, yalnızca yemekten önce biraz vakit geçirmek için tek kat çıkan, ulaşmak için merkezi dolaştıran merdivenleri tercih edebiliriz. Fakat, ister yönlendirme amaçlı olduğunu düşünün, isterseniz de sadece dizayn deyin, bu tarz merdivenler nedeniyle farklı bir amaç için alışveriş merkezine gelip ufak da olsa bir şeyler alındığını, hepimiz en az bir kez yaşamışızdır. Buradan sağlanan karın azımsanmayacak boyutta olduğunu düşündüğümden, yedi katı direk çıkan bir yürüyen merdiven inşasını yorumlamak önemli. Ya insanlar belli bir tüketici olgunluğuna ulaşmış ve yönlendirme mantığıyla alışveriş yapmaktan uzaklar, ya da AVM'nin stratejisi müşteri konforu odaklı. İki ihtimal de, "tüketim çılgınlığının" çok daha düşük seviyede yaşandığı bir toplumu akla getiriyor.

2 yorum:

  1. Bence Yazılır Gereğinin büyüklüğünü avm işletmecileri çok iyi bilirler...
    Çilingir - Kucukyalı Çilingir

    YanıtlaSil